30 Mayıs 2015 Cumartesi

"Çat Kapı" Blog Turu: Yorum

Herkese merhabalar. Blog Turumuz bitti lakin bizden halen yorum gelmedi değil mi? Kitap Perileri olarak blog turumuz nihayetlenmeden yorum yayınlamıyoruz bu nedenle de birkaç gün sarkabiliyor. Lütfen kusura bakmayın :)

Gelelim Çat Kapı'ya... Öncelikle tanıtım bültenimize göz atalım :)


Hayatın onlara seçtiği oyun, asla kolay olmayacaktı.

Geçmişin kapanmamış hazin yaraları ve geleceğin tuhaf sürprizleri arasında sıkışıp kalmış, gencecik bir kız. Tuana Kayıkçı...

Yaşamın sürprizlerinden habersiz, mahalle arasında rastgele vurduğu topla, hayatının golünü değil ama geleceğinin en büyük altın vuruşunu on ikiden yapabilir mi? 

Gençliğin zirvesinde, yüreği sırlarla dolu, geçmişi yaralı karizmatik bir serseri. Eşsiz gözlerinin koyusuna saklanmış kırgınlıkları… Hükmedici duruşuyla büyüleyen, sözleriyle yaralayan etkileyici bir hovarda. Yüzünün kusursuzluğunu, ruhunun huzursuzluğuna almamış bir dev… Bir sürü insanı yöneten ama giz dolu kalbini yönetemeyen despot bir CEO: İlker Harmanlıoğlu… 

Çevresindeki kadınlara karşı nefreti ve acımasızlığıyla ün salarak, hayatının kendi kontrolünde olduğunu zannederken, büyük bir yanılgı içine düşerek Tuana Kayıkçı'ya hükmetmek isterse. Geleceğini kendi kalemiyle yazmaya çalışan Tuana. Kaderin yüreğine biçtiği senaryosunu değiştirmek isterse ve kocaman adam duruşunda saklı kalmış çocuk yüreğiyle İlker Harmanlıoğlu'nun en temiz kalmış mabedine dokunursa. Sizce ne olur? 

Hiç ummadıkları bir anda, hayat tiyatro oyununa başvurunca, perdeler alkış sesiyle değil, hızla atan kalp ritmiyle açıldı… Ve iki genç, kendilerini sürpriz bir girişle, bu garip oyunun içinde buluverdi.
(Tanıtım Bülteninden)

Öncelikle size biraz olsun kitabımızın kapağından söz etmek istiyoruz. Google amca sağolsun, onun sayesinde kapağın orjinal resmini bulduk ve keşke dedik bu haliyle kullanılsaydı. Gerçekten harika bir konseptle mükemmel bir kapak elde edilebilirdi. Kapağın kitap ile alakasız olduğunu iddia etmesek de kesinlikle tam bir hayal kırıklığı... Tabi bunda Mendirek Yayınları'nın yeni bir yayınevi olmasının da payı yok değil. Zaman içerisinde tecrübe kazanmış olsalar da keşke diyoruz ilk kitaplarına daha da özen gösterselerdi...
Maalesef bir kalbimiz burada gidiyor. Çünkü kapak bir kitabın ilk pazarlama aşamasıdır. İçeriği bilmediğimiz halde sırf kapağına bakarak kitap aldığımız -çoğu zaman- düşünülürse kesinlikle yeni baskılarda yeni bir tasarımla piyasaya sürülmesi taraftarıyız.

Bir diğer hayal kırıklığı da edisyon aşaması... Maalesef son dönemlerde Türk yazarların kitaplarındaki bu edisyon eksikliği biz okurların canını fena halde sıkıyor. Tabi bir de şu var. Bu konu hakkında daha önce bir çok yorum gördük ve sanıyoruz ki yazar ve editör arasındaki koordinasyonda bir sıkıntı oluşmuş durumda ve yine altını çiziyoruz naçizane, yeni baskısında muhakkak bir kere daha elden geçirilmeli ÇAT KAPI ve üzülerek söylüyoruz ki buradan da bir kalp gidiyor...

Gelelim kitabımıza...
Tuana Kayıkçı hemen hemen hepimizin sevebileceği harika bir kadın karakter. Annesinin ölümünün ardından kendini dünyadan soyutlanmış, erkek Fatma gibi ortalıklarda geziyor, bedeninin, güzelliğinin bile farkında değil. Tam da güzelliğini farkettiği bir sahne var ki o sayfaları okurken iddia ediyoruz keyfinize diyecek olmayacak. Zaten İlker Harmanoğlu'na da orada yakalanıyor ve çatışmalar başlıyor.
İlker Harmanoğlu yaralı bir erkek. İçindeki çocuk hiç büyümemiş ama o bunu inkar ediyor. Babasının istediği ve beklediği gibi duygusuz, ketum ve sert bir erkek oluyor. Biz kadınların tabiri ile odunun ve öküzün karekökü :))))
Hikayemiz o kadar tatlı bir tempoda ilerliyor ki bazen zamanı durdurmak ve o sahneleri doyasıya yaşama istiyorsunuz. İşte tam da burada keşke biraz daha detaylı bir şekilde anlatsaydı Esra Gün dedik. Diyaloglar tam kıvamındaydı. Hikayenin akışı, replikler harikaydı. Yalnız betimlemelere fazla yer verilmemiş olması dikkatimizden kaçmadı. Bunun yanı sıra duygu yoğunluklarının havada kaldığı noktalar vardı. Yazarımızın bir miktar daha kelime dağarcığını kullanması taraftarıyız. Yer yer öyle güzel kelimelere rastgeldik ki keşke bu harika kelimeler kitabın dört bir yanında olsaydı da tadına tat katsaydı dedik. 
Tatsız bir şekilde tanışan Tuana ve İlker, hikayemiz ilerledikçe aynı ortamda çalışmaya başlıyor. Bu sahnelerde Tuana'nın iç güdülerine hayran kalmamak elde değil. Gerçekten iyiyle kötüyü ayırma konusunda muazzam başarılı genç bir kız. Ve İlker Harmanoğlu'nun bilmediği bir yeteneğe sahip... Spoi olmasın diye burada açık etmeyeceğiz. Bu yeteneğe yazarımızın ikinci kitabında yer vereceğini umuyoruz ;)))
Gelelim İlker Harmanoğlu'na...
Öküz, odun falan dedik ama tam bir erkek aslında... Sebepsiz kıskançlıkları, Tuana'yı bulduğu her yerde ortada adı konmuş birşey yokken devamlı sıkıştırması, duygularını inkar etmesi, Tuana'ya ön yargılı davranışları sizi çileden çıkarsa da aslında onun da kendine göre sebepleri var... Dedik ya yaralı ve çocuk ruhlu bir erkek...

Esra Gün'ü ilk kitabı olmasına rağmen okuru keyifli bir romantik komediye davet ettiği için kutluyor ve yazarlık hayatında başarılar diliyoruz. 

Esra Gün- Çat Kapı Puanımız; 5 üzerinden 2,5




29 Mayıs 2015 Cuma

"Esra Gün" Okurlarla Söyleşi

Kitap Perileri ile Blog Turları: Esra Hanım öncelikle onca işinizin gücünüz arasında bize zaman ayırdığınız için çok teşekkürler. İlk soru perilerden gelsin o zaman ve en klasiğinden olsun. Yazmaya nasıl başladınız?
       Esra Gün: Yazmaya dört yıl önce başladım bir Facebook sayfasında. Yazmaya başladığım zamanlarda yoğun şekilde bir Kore Fanlığı vardı. Ben de bir fandım. Tesadüfen denk geldiğim sayfada bir sürü kişi fan hikâyeleri yazıyorlardı. İlk bir ay gibi okuyucu olarak takip etmiştim sayfayı. Sonrasında sayfayı yöneten admin -çok sevdiğim değerli bir ablam olur kendisi- yaptığı bir paylaşımla beni yazma dünyasıyla buluşturdu. İşte o gün, bu gündür kalemi elimden hiç bırakmadan yazıyorum. :))

Müjde Aklanoğlu: Tuana bence erken indirdi yelkenleri suya. İlker Beyefendinin burnunu sürtüp öyle devam etmeliydi hayatına... Hemen dilek balonu uçurdu tıpkı kalbi gibi yeşil ışıklar eşliğinde... Benim merak ettiğim gelecek Kitapta İlker ve Tuana bizi evli olarak mı karşılayacak yoksa çalışan işçi mesafeden mi?
       Esra Gün: Evet, benim için de erken indirdi. Ama karşısında yaralı ve sevgiye muhtaç bir erkek değil, küçük bir oğlan çocuğu gördüğü içindi belki de sevmeyi çabucak kabullenmesi. Evli olacaklar mı? Bu sorunun cevabı biraz muamma gibi. İlker gibi bir adam olunca evlilik düşündürücü bir karar oluyor. :))

Esra Yıldız: Bir soru daha sorayım o zaman. İlham perileriniz nasıl geliyor? Kimi müzik dinliyor, kimi doğada yazıyor, kimi huzurluyken kimi de deşarj olmak için. Peki siz nasıl yazıyorsunuz. İlham havuzunuz nasıl birikiyor :D :D
       Esra Gün: Sanırım ruh halimize bağlı. Dram sahnesi yazarken kesinlikle ilhama ihtiyaç duymuyorum. Arkadan hafif bir müzik yükseldiği vakit kendimi kaybediyorum. Ama 2. kitap için bir ilham var mı? Kesinlikle yok. Bu aralar terk edildim ;))
       Esra Yıldız: Esra Hanım Çat Kapı sizce okurlara ne katabilir? :))
 Son zamanlarda basılan kitaplardan farkı nedir ben şahsen bunu çok merak ediyorum :)) :DD
       Esra Gün: İyi olanı herkes kolayca sevebilir, asıl mühim olan kötüyü sevebilmek. Erkek karakterim öyle kötü değil ama kalbi birazcık gaddar ve acımasızdı. Çat Kapı okuyucuya ne kattı? Aslında bunu ben de merak etmiyor değilim. Sanırım buna cevabı en iyi okuyucu verebilir. Nedeni ise benim vereceğim cevap belki de yanlış olur. :))

Rissa Pole: Çat Kapı'nın isim seçimini nasıl yaptınız ve bu konuda önerileriniz var mıdır? :))
       Esra Gün: Çat Kapı'yı kaleme almadan iki yıl önce kurgusunu düşünürken ilk başta isim olarak "Şeytan Tüyü" diye devam etmiştim. Ama sonra bu ismin kurguya hiçte uymadığını gördüm. Benim hikâyem fazlasıyla masumdu :)) 
Sonra bir ablayla isim arayışına girdiğimizde bu ismi bulduk ve kurguya en yakın ve ona yakışan tek isim diye "Çat Kapı" da karar kıldık.
Önerim; kitap ismi kurguyu gerçek anlamda çağrıştıran ve ona yakışan bir isim olmalı.
       Rissa Pole: Yanıtınız için çok teşekkürler.
       Esra Gün: Rica ederim. :))


Arzu Parlakçakıl: Merhaba Esra Gün hanımcım. Çat kapı 2 ne zaman çıkıyor? :)))
       Esra Gün: Henüz net bir tarih yok maalesef. Özel hayatımla ilgili yoğun bir zaman yaşadım. Ve bu aralar ilham perileri tarafından fazlasıyla terk edildim. :))
       Arzu Parlakçakıl: Hayırlısı diyelim o halde :))
       Esra Gün: ♡♡

Fatma Demir: Esra Gün merhaba kuzum. 2. kitabı sabırsızlıkla bekliyorum biliyorsun. Ama Çat Kapı dışında önünde hazır bekleyen projelerini merak ediyorum.Yazmaya başlarken yaptığın totemin var mı mesela ;))
 En çok hangi ruh halindeyken kendini daha verimli hissediyorsun? :D
       Esra Gün: Çat Kapı dışındaki projelerimle çok iyi bir çıkış yapacağıma inanıyorum. Çünkü inancım benim en büyük başarım. ;))
Sanırım üzgün olduğum da daha iyi sonuçlar elde ediyorum. Neden mi? Çünkü ruh halim iyi olmadığında bana en iyi gelecek şeyin yazmak olduğuna inanıyorum. :)
       Fatma Demir: Teşekkürler kuzum.Sanırım söyleşinin sonuna yetiştim. :D

Merve Akyüz: Merhaba. Yazarımıza sorum, muhteşem ötesi kurgularını nasıl oluşturduğu konusunda. Nelerden esinleniyor, zorlandığı oluyor mu?
       Esra Gün: Bazen izlediğim bir filmden, okuduğum kitaptan, ya da haber programında gördüğüm bir haber esinlenmeme fazlasıyla yardımcı oluyor. Çoğu zaman kendi hayatım olmak üzere, tanıdığım ve yaşadıklarına şahit olduğum insanların hikâyeleri bile bana yetiyor.
Çoğu zaman evet, yazarken zorlanıyorum.
       Merve Akyüz: Teşekkürler. İlham perilerin daimi olsun sevgili yazarım.

Emre Gül: Ben yazarımıza; Tuana Kayıkçı'yı sormak istiyorum. :)) ÇAT KAPI sayfalarında tanıdığımız bu karakteri bir de annesinden dinlesek fena olmaz bence :D
       Esra Gün: Tuana Kayıkçı seviyorum. :D
Onu düşüncemde kurgularken epey bir uğraştım. Romantik Komedi türünde hemen hemen her kadın karakter birbirine yakın olurlar. Ben değişiklik yaparak komik olduğu kadar da yaralı bir kadın karakter sunmak istedim okuyucuya.

Merve Şahin: Peki hayatında değişikler oldu mu?
       Esra Gün: Kısa çaplı evet, oldu. Muhteşem insanları tanıdım. Ama özel hayatıma pek yansıtmadım kitap işini. Neydim, ne oldum demek yerine; neysem oyum demeyi seviyorum. :))

Büşra BZ: Kaçırdım ben söyleşiyi :(
       Esra Gün: Olsun. Sorun varsa seve seve cevaplarım ben. smile ifade simgesi
       Büşra BZ: Ayy çok sevindim. Ben henüz kitabınızı okuma şansına erişemedim. İnşallah en kısa zamanda okurum. Sorum aslıdda klasik olabilir.
1. Nasıl yazmaya karar verdiniz ya da sizi yazmaya ne itti?
2. Yazmaya başlayınca ailenizin tepkisi ne oldu?
3. Kitabınızı okumasam da İlker' i damat olarak alabilir miyim??

       Esra Gün: İnşallah kısa sürede okuyabilirsiniz :))

Cevap 1: Nasıl yazmaya karar verdim?
Dört yıl önce bir Kore Fanının beni yazdığı fan hikâyesine etiketlemesiyle başladı her şey. Arkadaşın yazdığı hikâyeyi çok beğenmiştim. Sonra  fan hikâyeleri yazan bir sayfayı keşfettim, orada bir kaç hikâye okuduktan sonra kendi zihnimde kurgular üretmeye başladım. Ama yazmaya hiç cesaretim yoktu. Nedeni ise, kimseyi tanımıyordum. Nasıl yazıldığına, nasıl paylaşıldığına dair en ufak fikrim yoktu. Sonra sayfanın admini bir paylaşım yaptı ben de mesaj attım. Aldığım cevap bu kurguyu sen yaz ben sana yardımcı olurum oldu. Allah razı olsun ki o abladan bana tanıdığı o küçücük şansla ben bugün buradayım. :)))
Önce fan hikâyeleri yazdım, sonra yazmak ben de tutkuya dönüştü ve beni fan hikâyelerinden ayırıp başka kurgular türetmeye itti. Ve ben dört yıl boyunca yazmayı hiç bırakmadım. :))

Cevap 2; Kitap teklifi alana kadar ailem sosyal medyada hikâye yazdığımı hiç bilmedi. Teklif gelince herkese kendimi ifşa ettim. Çok şükür hiçbiri karşı çıkmadı, hepsi de yanımda oldu. Onlar izin vermeseydi bugün burada sorunuza cevap veremiyor olabilirdim. :))

Cevap 3; Ahaha buna çok güldüm işte. Eğer oğlum seni kabul ederse ben de sizi gelinim olarak kabul edebilirim. Tabii Tuana 'dan İlker'i alabilirsen 
       Büşra BZ: Başarıların devamını dilerim abla... Ayrıca İlker' den vazgeçtim şimdi o Tuana' ya aşık, ayırmayım günahtır ama yeni bir hikayende karakterini kimseye kaptırmadan kaparım...
       Esra Gün: Çok teşekkürler tatlım :))
Okey. Başka karakterler senin. :* :*
       Büşra BZ: Anlaştık o zaman :D

Damla Damla: Bitti mi bitti mi bişey soracaktım?
       Esra Gün: Siz sorun. Ben yanıtlayabilirim :))
       Damla Damla: Aaa çok sevinirim teşekkürler. Ben kitabınızı uzun zamandır görüyordum ama elim bir türlü almaya gitmedi hep bişeyler çıktı alamadım. Kitabınızı almak isteyip karar veremeyenlere benim gibi kitabınızı nasıl tanımlarsınız da biz okuyucu olarak alalım?
       Esra Gün: Immm... Biraz zorlayıcı ve düşündürücü bir soru oldu. :))
Kitabım için övgüler yağdırmam imkânsız. Böyle bir şey yapmak bana yakışmaz çünkü. Bu zamana kadar kimseye "Kitabımı al. Şöyle güzel, böyle güzel..." diye etkileşimde bulunmadım hiç. Okuyucularıma kendimi tanıtmak yerine onların beni tanıma isteklerine daha sıcak bakıyorum. Çünkü bana yakışan en güzel davranış biçimi bu. :))
        Damla Damla: Şöyle soruyorum o zaman, kitabınızı 3 kelime ile anlatsanız ne dersiniz? Bu konuda da kesinlikle katılıyorum size, sosyal medyada artık yazarlar kendilerini öyle bir övüyorlar ki bunların içinde yazdığı herşeyi okurum dediğim yazar da var ve ben soğudum resmen, dört gözle beklediğim kitabını almayı bile düşünmüyorum  :/
       Esra Gün: Günaydın Damla Hanım. Çok özür dilerim, dün gece erken ayrıldım. :))
Sorunuza cevabım; Acıyı, umudu ve zamanla sahip olunan aşkı anlatan bir kitap.
İki yaralı yüreğin birbirine muhtaç olmasının hikâyesi.
       Damla Damla: Günaydın Esra hanım estağfurullah sorun değil. Cevabınız için teşekkürler Haziran siparişime ekleyeceğim kitabınızı :))

Kitap Perileri ile Blog Turları: Esra Hanım bizce keyifli bir söyleşi oldu umarız siz de beğenmişsinizdir. Katıldığınız için çok teşekkürler :))
       Esra Gün: Sizlere çok teşekkür ederim. Çok keyif aldım. :))

Biz de Esra Hanım'a bu söyleşimize katıldığından dolayı teşekkür ediyoruz :))

17 Mayıs 2015 Pazar

ÇAT KAPI

Yepyeni bir blog turumuzla karşınızdayız :)
Aslında turumuz 15 Mayıs'ta başladı lakin blogumuzdan kaynaklanan teknik bir sıkıntı nedeniyle paylaşım yapamamıştık. Ne diyelim sağlık olsun ;)))

Yeni turumuz Esra Gün'ün kaleminden "ÇAT KAPI"


Yazarımız Esra Gün
22 Yaşında genç bir kız. 
Facebook'da sanal ortamda başladığı hikayesi ÇAT KAPI kısa zamanda büyük kitlelere ulaşmış ve Mendirek Yayınları tarafından   sayfalarına kavuşmuş bir eser...


Kitabımız tam olarak 396 sayfa!
Kitap kapağı ise sepya renginde güzel bir çift tamamlıyor. 
Birbirinden güzel alıntılar ve aktivitelerle geçireceğimiz turumuz başlasın efendim!
Bu arada buraya Facebook tur adresimizi de bırakıyorum. Merak eden ve takip etmek isteyenleri bekliyoruz :)
Ayrıca alıntılarımızı takip etmek isterseniz tıklayabilirsiniz ;)

Kitabımız merak edenler için öncelikle ön okumamız efendim :)



13 Mayıs 2015 Çarşamba

"Dikkat! Mafya var!" Blog Turu: Yorum

Herkese merhabalar... 
Harika geçen bir tur ama geç kalan yorumumuzla karşınızdayız. Öncelikle kitabımızın tanıtım bültenini okuyalım :)

"Bu yazı da ne?"
"Dikkat! Mafya var!"
"Hadi ya! İyi ki okudun! Benim okuma yazmam yoktu zaten."
"Sen kültürsüz bir mafya mısın? Hiç yakıştıramadım! Çok ayıp! İstersen öğretebilirim!"
"Hay Allah'ım sen bana sabır ver! Sülük gibi yapıştın bir de gitmiyorsun ya! Ben sana ne yazıyor demedim! Niye arabamın camındaydı bu?"

Sanki istediğinde gitmesine izin veriyordu, verecekti ya! Laf olsun diye söylüyordu işte.

"Hani bebek olan arabalara yazıyorlar ya 'dikkat! Bebek var!' ben de düşündüm ve dedim ki mafya olan arabaya 'Dikkat! Mafya var!' yazmak gerekir? Kötü mü düşünmüşüm?"
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Parola Yayınları

Malumunuz üzere wattpad hikayeleri edebiyat dünyasına bomba gibi düştü ve bir çok hikaye kitaplaştı. Hâl böyle olunca zaman içerisinde gruplaşmalar başladı. Gerçek Hayat kurgulu romanlar ve ütopik kadın erkek ilişkilerinin kaleme alındığı mizah, romantik ağırlıklı hikayeler, kötü çocuklar, mafyalar, psikopatlar...
"Dikkat! Mafya Var!" bu skalada hem bizlere ütopik bir dünyadan kadın erkek ilişkileri sunuyor hem de mizah, dram ve romantizm unsurlarının hepsini barındırıyor.
Editoryal anlamda çok büyük sıkıntılar görmesek de  yok değildi. Özellikle zaman atlamalarda sıkıntı vardı. Ve kitabımızda genel anlamda olayların çok hızlı geçtiğini söyleyebiliriz. Bu bazda okuru kesinlikle sıkmıyor, yazarın dili çok akıcı ve sade bir Türkçe ile eserini kaleme almış. Gereksiz tasvirler ve betimlemelere rastlamıyorsunuz ama genel anlamda da yazarın tasvir ve betimleme yönünün biraz daha geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bazı sahnelerin havada kaldığı ve daha da detaylandırılması gerekiği ise bizce aşikar. Keşke kitap daha detaylı bir şekilde ele alınsaydı demeden edemedik ama bu bizim yaşı büyük perilerimiz için geçerli :DDD
Galiba yaşımız ilerledikçe daha da detaycı bir kişiliğe bürünebiliyoruz çünkü öğrenci perilerimiz gerçekten çok ama çok beğendiler. Öyle ki "kampüste ne zaman elime kitabı alsam arkadaşlarım başıma üşüşüyor!" bile dediler. ;)))

Artık yorumumuza gelelim mi?
400 sayfa su gibi akıp geçiyor. Esila Yıldırım esprili bir kaleme sahip olduğu kadar çok da güzel dram yazıyor. Spoiler vermeyelim dedik ama Hande ortadan kaybolduğunda öyle yerle yeksan oldu ki Semih, burnumuzun direği sızladı. Kitabımızın en başına dönersek Hande ve Semih'in karşılaşmaları gerçekten evlere şenlikti. Hande tam kurtuldum diye halay çekecekken şahit olduğu şey sayesinde bir ömür Semih'in yanında kalmaya mahkum kalacaktı.
Bu mahkumiyet ise gerçekten akıllara ve yüreklere zarar ;) Semih despot bir mafyadan öyle pambık bir adama dönüşüyor ki tüm mafyalara aşık olasınız geliyor :D Zaten yayınevinin sayfasında da bu tabiri görünce çok yerinde ifade ediliş olduğunun farkına vardık ve eminiz siz de aynı şeyleri düşüneceksiniz. ;))
Semih'in ailesi ise hem çok karışık hem de çok eğlenceliler hele Yağız'ı okurken epey eğleneceksiniz.
Hande'nin ailesi, muzırlıkları ve huyları bizi epey güldürdü sizi de güldüreceğine eminiz.
Biz daha fazla tüyo falan vermeyeceğiz maalesef  :D Tüyolar yerine kitabı almanızı, okumanızı ve kendi yorumunuzu zamana not düşmenizi tavsiye ediyoruz ;))

Yazarımıza ise yazarlık hayatında başarılar diliyoruz. Genç yaşına rağmen böyle bir başarıya imza atmış olmasını ise kutluyoruz.
Kalemine sağlık Esila Yıldırım.
Ve gelelim puanımıza; 5 üzerinden 3 :))





6 Mayıs 2015 Çarşamba

Esila Yıldırım'la okurlarını bir araya getirdiğimiz söyleşi

Kitap Perileri ile Blog Turları kapsamında pek yapılmayan bir şeyi yapmak istedik. 
Bizim soracağımız sorulardan ziyade sizlerin sorularını merak ettik ve ortaya bu doğal ve sıcacık söyleşi çıktı :))
Esila Yıldırım'a ve katılan tüm okurlara çok teşekkürler :))

Kitap Perileri ile Blog Turları: Esila yazarken nelerden esinlendin. Neleri gözünde canlandırdın ve kitap senin için Nerede?
       Esila Yıldırım: Okurlarımın fikirleri ilk kaynağımdı. Sonra müzikler, filmler, her hangi bir nesne yani her şeyden esinlendim.  Kitap benim için çok önemli ve özel tabii ki çünkü hem tanınmamı sağladı hem de bana çok yol açtı. Sonuçta basılan ilk kitabım. Her zaman özel kalacak. 

Kitap Perileri ile Blog Turları: (Diğer admin :D )
Ben de bir şey sorayım sevgili yazarım. "Dikkat! Mafya var!" dizi olsa hangi Türk oyuncular oynasın istersiniz 
       Esila Yıldırım: Hande için sanırım Elçin Sangu oynasın isterdim ama Semih için birini düşünmedim hiç :D 

İrem Akar: Neden mafya teması kullanmak istediniz? Özel bir sebebi var mı? 
       Esila Yıldırım: Sadece kurguya yakıştığını düşündüm. Bir de biraz daha rahat yazıyorum galiba mafya hikâyelerini. Kendimi özgür hissediyorum. ;)

Zeynep Akay: Ben diğer kitaplarını henüz okumadım ama "Kuru Fasulye Sever misin?" de de mafya var. Bu ortak nokta ilgimi çekti. Neden mafya?
     Esila Yıldırım: Mafya komedisi yazmaya ilk başladığımda bu tür çok ön planda değildi. 
"Dikkat! Mafya Var!" tutulduğunda bu alanda diğerlerinden daha yetenekli olduğumu düşündüm. Üstelik okurum da bunu istiyordu. Defalarca mesaj geldi. Hatta 'mafya yazarı' diye hitap edenler de vardı. 
"Kuru Fasulye Sever Misin?" aklıma geldiğinde o kurguyu ancak bir mafya ya da katil üzerinden yazabileceğimi gördüm ve eğer katil olsaydı seçtiğim o kadar katil hikâyesi içinde özenti damgası yiyebilirdim. Özel bir sebebi yok yani. Kurgusuna göre seçiyorum diyelim. :))

Yaren Özen: Değerli yazarımız Esila yazar olmak nasıl bir şey? Neler hissediyorsun?
       Esila Yıldırım: Yazar olmak yolunda bir adım diyelim biz buna. Henüz kendime yazar diyebilmem için kırk fırın ekmek yemem lazım ama bu bile güzel bir duygu. Biraz yorucu sadece. Her zaman okura acaba yetebiliyor muyum kaygısı oluyor ister istemez. 

Esay Rumu: Canım iki sorum olacak Hangi tür kitapları okumayı daha çok seviyorsun? Ayrıca yazmaktan en çok zevk aldığın sahneler hangileri?
       Esila Yıldırım: Ben kitap okurken tür ayırt etmiyorum ama galiba drama kaçanları okumak beni daha mutlu ediyor. Ve yazmayı en sevdiğim sahneler tartışma sahneleri. İki karakter birbiriyle tartışırken ben de sinirlerimi boşaltıyorum sanırım :D
       Esay Rumu: Haklısın yazmanın en büyük artılarından biri duygularını aktarabileceğin satırlar oluyor ;)
       Esila Yıldırım: Evet. Ruh haline göre yazıyoruz genelde zaten. Sonuçta üzgünken komik bir sahne yazmak kolay değil :D

Alev Eleyan: Canım benim klasik bir soru olacak ama her yazarın kendine göre bir sebebi vardır. Neden yazıyorsun? Seni tetikleyen güç ne? 
       Esila Yıldırım: Bilmiyorum ki. İç güdüsel olsa gerek. Ağlamak üzereysem, gülüyorsam, bunu başkalarının üzerinden anlatmak istiyorum. Bir anda elime kâğıt kalem geçince yazmadan duramıyorum. Tabii şu an okurların çok etkisi oluyor. 
       Alev Eleyan: En sevdiğin klasik edebiyat yazarı kim? 
       Esila Yıldırım: Klasik sayılır mı bilmem ama Emily Bronte hayranlığım var. Namık Kemal'in ve Ahmet Mithat'ın eserlerini okumayı seviyorum. Ve Dostoyevski diyebiliriz galiba. Bunlardan birini seçmek çok zor benim için :))

Hatice Kul: Elbette her hikayene kendinden bir şeyler katıyorsundur.Ama en çok hangi karakter seni yansıtıyor? 
       Esila Yıldırım: Buse galiba :))))

Özge Gül: Esprili yazmak için ilham kaynağın nedir?  Bu konuda becerim yok ve merak ediyorum :) 
       Esila Yıldırım: Kişiliğimden geliyor. İğnelemeyi çok seviyorum. Ve bunu yapmanın en kolay yolu da esprili olması çünkü diğer türlü alınıyor insanlar. Sanırım bu biraz geliştirdi mizah yönümü :D

Şule Terzi: Semih karakterini oluştururken özel olarak ilham aldığın bir kişi yada nesne var mı?
       Esila Yıldırım: Tam olarak vardı diyemeyiz. Hande için birini buldum sonra Semih'i ona uyacak şekilde yazdım :D

Yaren Özen: Kitabınızı okumayı çok istiyorum ama sonu kötü biten kitapları sevmiyorum. Üzüyor insanı ister istemez. Sizin kitabınızın sonu iyi mi kötü mü bitiyor? 
       Esila Yıldırım: Bu spoiler olmayacaksa söyleyebilirim :D
       Esila Yıldırım: Mutsuz son diyemeyiz sanırım ;))
       Yaren Özen: Tamamdır en yakın zamanda alıyorum :D
       Esila Yıldırım: Umarım keyifle okursunuz o zaman ;)
       Yaren Özen: Teşekkür ederim şimdiden :D
       Esila Yıldırım: :))
       Yaren Özen: Kitabında karakterlere isim koyarken neye göre koydunuz ?
       Esila Yıldırım: Genelde araştırıyorum ve anlamına ya da kulağa hoş gelmesine bakıyorum ama Dikkat! Mafya Var!'da aklıma ilk gelen isimleri yazdım. 
       Yaren Özen: Olayları yazarken gerçek hayattan esinlendiniz mi yoksa tamamen hayal gücü mü?
       Esila Yıldırım: Gerçek hayattan esinlendim. Özellikle Hande ile ilgili yerleri yazarken gerçekten aldığım şeyler vardı. Ama çoğunluk tabii ki kurguydu. Ya da aldıklarımı birazcık abartmış olabilirim. :D
       Yaren Özen: Geçen yazdan beri kitaplara hasta oldum. Beğendiğim her kitabı alıp okumak istiyorum. Şu an da almak istediğim çok kitap var ama evde de okumadığım var . Annem okumadığım çok kitabım olduğu için ve de elime geçen her paraya kitap aldığım için kızıyor. Sizce haklı mı yoksa haksız mı? Siz de böyle misiniz ? 
       Esila Yıldırım: Ben bu sene üniversite sınavı dolayısıyla çok fazla kitap okuyamamakla birlikte elimdeki onca kitabı bitiremeyip yenileri de çok yakından takip edemedim. Ama normalde aşırı derecede okuyan ve yaz için kocaman bir kitap listesi olan biriyim. Ailem artık alıştığı için pek karışmıyorlar. Ama para yetiştiremedikleri için, yazın kendi kitaplarımı kendim almak amacıyla işe girip maaşımın tamamını kitaba yatırmak istediğim bir gerçek :D
       Yaren Özen: Ben sizden henüz küçüğüm. 8.sınıf öğrencisiyim ve son 3 aydır kitap okuyamadım . Şimdi başladım okumaya Yazın kitap okumayacaksak yazın ne anlamı kalır ki ? 
Olayları yazarken hiç takılmadınız mı? Fikirlerinizin bittiğini hissetmediniz mi ? 
       Esila Yıldırım: Evet, yaz kitap okumak için büyük bir fırsat.  Ve tabii ki takıldığım hiç yazmak istemediğim zamanlar oldu ama o zamanlarda eski bölümleri açıp gelen yorumları okudum. İnsanları beklettiğim düşüncesi çok rahatsız edici. Müzik dinleyip kafamı boşalttım ve hâlâ yazamıyorsam bilgisayar başında oturup saatlerimi harcasam da zorlayarak yazmaya çalıştım. 
       Yaren Özen: Kitap okurken hangi sanatçıların hangi şarkılarını dinlersiniz ? 
       Esila Yıldırım: Genelde Cem Adrian, Mabel Matiz, Ars Longa dinlerim ama kafam çok doluysa klasiklere geçerim. Vivaldi - Four Seasons'un Spring bölümü en çok dinlediğim olabilir.
       Yaren Özen: Yaptığımız sohbet çok güzeldi . İlk defa bir yazarla böyle konuştum. Sorularımı cevapladınız için çok teşekkür ederim Bu arada söylemeden geçmek istemiyorum isminiz çok güzel.  Hayatınızda başarılar diliyorum . Umarım yeni kitaplarınızı çıkararak bizi mutlu edersiniz . Destek olacağımı unutmayın lütfen.
       Esila Yıldırım: Çok teşekkürler Güzel bir sohbetti. Katıldığınız için teşekkür ederim :)) 
       Yaren Özen: Rica ederim :))

MC Hilal Yalçin: Dikkat! Mafya Var! Gerçekten çok güzel bir kitap. Kurgusu o kadar mükemmel ki severek okuduğum kitaplardan birisi oldu. Böyle güzel yazmanızın nedeni nedir? Yani anne veya babanızdan geçen bir özellik mi? Yoksa yazmayı sevdiğinizden kaynaklanan bir şey mi?
       Esila Yıldırım: Teşekkürler Aslında annem eskiden yani lise yıllarında bir şeyler yazıyormuş bildiğim kadarıyla ama benim hiç okuma fırsatım olmadı. O yüzden ondan geçme bir şey mi bilmiyorum. Ama en çok etkileyen şey çok okumak. Okudukça ve yazdıkça sürekli kendini geliştirip daha iyiye gidiyor insan. Ama benim bu kurguyu yazmamı sağlayan şey sanırım Alacakaranlık'tı. Okuduğum ilk fantastik kitaptı ve başkalarının bu kitap için yazdığı fan hikâyelerini okurken neden yazmayayım düşüncesine kapıldım. Sonra oluşan az bir tecrübe ile mizah yazmak istedim. Karakterim buna daha uygundu. Ve yazmayı sevdikçe devam etti. Devam edecek... ;)

İrem Akar: "Sana Sarılabilir Miyim?" hakkında ileriye dönük plan ya da düşünceleriniz var mı? 
       Esila Yıldırım: Bilmem. İkinciye başlamıştım ama yarım kaldı. Belki daha sonra fırsat bulursam neden devam etmeyeyim Ama o çok amatörlük yazım olduğu için zayıf bir kurgu ve üstüne nasıl ek yapabilirim bilmiyorum. ;)

Helin Ete: Merhaba Esila Hanım.. Dikkat Mafya Var kitabınızı daha okumadım. Ama çok kısa bir süre içinde almayı düşünüyorum. Kitaplarını beğendiğim sayılı Türk yazarlardansınız benim için.. Kitaplarınızı yazarken sizi buna genel olarak teşvik eden nedir ?
     Esila Yıldırım: Çok sevindim. Yani beğeniyorsanız bu mutluluk verici. Umarım okuma fırsatınız olursa "Dikkat! Mafya Var!" kitabını da beğenirsiniz. 
       Helin Ete: Onun içeriğine baktığım için daha okumadan hayran kaldım..
       Esila Yıldırım Beklentiyi karşılamasını diliyorum öyleyse :D

Zeynep Akay: Yazmak kolay iş değil bunu herkes bilir. Sen yazmak için kendini nasıl motive ediyorsun? Ya da bir ilham kaynağın var mı?
       Esila Yıldırım: Müzikler, resimler, filmler, okuduğum kitaplar ya da alakasız bir şeyden ilham alabilirim. Ama en çok sanırım okurlarımın desteği bana yazma isteği veriyor. Kısacık bir yorum bile yazmak için teşvik edici ;)

TC Hande Bilgin: Alınacak listemde yer alıyor ve bu kadar güzel yorum alan bir kitap eminim güzeldir Sizin favori kitabınız hangisi ?
       Esila Yıldırım: Teşekkür ederim Benim favori kitabım sanırım Stephenie Meyer - Göçebe kitabı. Bu güne kadar o kadar etkilenip ağladığım başka kitap olmadı ama bunu seçmek zor. Okuduğum ve okuyacağım çok fazla harika kitap var 
       TC Hande Bilgin: Kitaplar candır bol bol okuyup yazacak zamanınızın olmasını dilerim :)
       Esila Yıldırım: Teşekkür ederim. Umarım özellikle okumak için hepimizin bol vakti olur :)
       TC Hande Bilgin: Umarım ölmeden önce okunacak milyonlarca kitap var ve listem hiç azalmıyor :D
       Esila Yıldırım: Kesinlikle öyle.  Ve her gün o ölmeden önce okunacak kitaplara en az iki-üç kitap daha ekleniyor. :D
       TC Hande Bilgin: Bazen diyorum 1 yıl kendimi nadasa bıraksam :))
       Esila Yıldırım: Ahaha İyi bir çözüm gibi ama bir yıl uzun bir süre :D
       TC Hande Bilgin: Evet öğrencilerimi özlerim sanırım o kadar uzun süre kitap okuyarak geçiremem :))
       Esila Yıldırım: Öğretmen misiniz? Demek böyle düşünüyor insan. Ben bir öğrenci olarak okulu özlemeyeceğime eminim ama işte kader :D
       TC Hande Bilgin: Evet Fen Bilgisi Öğretmeniyim. Özlersin okul bitince ahh o eski okul günlerim diyor insan,  hele ki çalışma hayatı başlayıp da işler yığılınca biri benii kurtarsıın diye bağırma ihtimalin oluyor. Okul güzel şey :)
       Esila Yıldırım: Sabahın köründe kalkıp gitmek, akşamları sınavlara çalışmak falan o kadar yorucu geliyor ki şu anda biri beni kurtarsın dediğim zamanlar olmuyor değil.  Ama mezun olmadan anlamam sanırım :)
       TC Hande Bilgin: Kesinlikle iş hayatında da öyle 30 yaşıma geldim lise biteli 13 yıl oldu hala sabahın köründe kalkıyorum. Mezun olduktan sonra bu konuşmayı hatırlarsın üniversite hayatı da çok değerli ;))
       Esila Yıldırım: Gerçekten öğretmenlik zor meslek. Tahammül gerektiriyor. Her şeyde vardır elbet zorluk ama okulu özlemeyeceğim bir meslek bulacağıma inanıyorum :D
       TC Hande Bilgin: Eminim ki bulup çok mutlu olacaksın. Genç yaşında kitap yazıp bastırmak bu kadar okura ulaşmak büyük başarı, adımın birebir baş rolde olduğu ilk roman bu o yüzden benim içinde çok özel.  Şırnak'ta öğretmen olduğum için kitaplara ulaşmam internet üzerinden alarak oluyor o yüzden listem azıcık biriksin ilk siparişim de D! M V ! Benim olacakkk :
       Esila Yıldırım: Çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum. Hele bir öğretmenden böyle bir yorum almak çok onur verici. Umarım aldığınızda da beğenerek okursunuz. 
       TC Hande Bilgin: Ben teşekkür ederim tatlı sohbetin için yazarlık hayatında ilham perilerin hep yanında olsun görüşmek dileğiyle
       Esila Yıldırım: Tekrar teşekkürler Hem katıldığınız için hem sohbetiniz için hem de bu güzel dilekler için 
       TC Hande Bilgin: :)))

Rissa Pole: İleride hiç farklı türde bir kitap çıkartmayı düşünüyor musunuz?
       Esila Yıldırım: İstiyorum ama kader Tek türe bağlı kalmamak amacım olsa da bu tek başıma karar vereceğim bir şey değil ;))

1 Mayıs 2015 Cuma

"Dikkat! Mafya Var!" Alıntılar

Biliyorsunuz blog turumuz kapsamında alıntılar hazırlıyor ve sizlerle paylaşıyoruz. Geçirdiğimiz 3 gün bizim için gerçekten çok verimli geçti. Birbirinden harika alıntıları sizlerle buluşturduk ve de buna devam edeceğiz. Umarız ki turumuzu beğenirsiniz ;) 




















Dikkat! Mafya Var!

Herkese harika bir günden merhaba :) Bugün ilk blog turumuza start vermiş bulunuyoruz!



Yazarımız Esila Yıldırım
18 Yaşında bir lise öğrencisi ve aynı zamanda bir yazar! Wattpadde milyonlara ulaşabilen kitabı Dikkat! Mafya Var! da çok yakın bir zamanda raflarda yerini almış.

Kitabımız tam olarak 399 sayfa!
Kapağı da kitabın adı gibi harika! Gülüşüne ölebileceğimiz bir mafya "Tabi ki Papyonlu!" 
Anlayacağınız üzere kızımız onu Mafyalıktan önce kocalığa, sonra da babalığa terfi ettiriyor ve hikayemizi Mafyaları sevdiren bir hale getiriyor!
Birbirinden güzel alıntılar ve aktivitelerle geçireceğimiz turumuz başlasın efendim!
Bu arada buraya Facebook tur adresimizi de bırakıyorum. Merak eden ve takip etmek isteyenleri bekliyoruz :)

Kitabımız merak edenler için öncelikle ön okumamız efendim :)