Herkese merhabalar. Blog Turumuz bitti lakin bizden halen yorum gelmedi değil mi? Kitap Perileri olarak blog turumuz nihayetlenmeden yorum yayınlamıyoruz bu nedenle de birkaç gün sarkabiliyor. Lütfen kusura bakmayın :)
Gelelim Çat Kapı'ya... Öncelikle tanıtım bültenimize göz atalım :)
Hayatın onlara seçtiği oyun, asla kolay olmayacaktı.
Geçmişin kapanmamış hazin yaraları ve geleceğin tuhaf sürprizleri arasında sıkışıp kalmış, gencecik bir kız. Tuana Kayıkçı...
Yaşamın sürprizlerinden habersiz, mahalle arasında rastgele vurduğu topla, hayatının golünü değil ama geleceğinin en büyük altın vuruşunu on ikiden yapabilir mi?
Gençliğin zirvesinde, yüreği sırlarla dolu, geçmişi yaralı karizmatik bir serseri. Eşsiz gözlerinin koyusuna saklanmış kırgınlıkları… Hükmedici duruşuyla büyüleyen, sözleriyle yaralayan etkileyici bir hovarda. Yüzünün kusursuzluğunu, ruhunun huzursuzluğuna almamış bir dev… Bir sürü insanı yöneten ama giz dolu kalbini yönetemeyen despot bir CEO: İlker Harmanlıoğlu…
Çevresindeki kadınlara karşı nefreti ve acımasızlığıyla ün salarak, hayatının kendi kontrolünde olduğunu zannederken, büyük bir yanılgı içine düşerek Tuana Kayıkçı'ya hükmetmek isterse. Geleceğini kendi kalemiyle yazmaya çalışan Tuana. Kaderin yüreğine biçtiği senaryosunu değiştirmek isterse ve kocaman adam duruşunda saklı kalmış çocuk yüreğiyle İlker Harmanlıoğlu'nun en temiz kalmış mabedine dokunursa. Sizce ne olur?
Hiç ummadıkları bir anda, hayat tiyatro oyununa başvurunca, perdeler alkış sesiyle değil, hızla atan kalp ritmiyle açıldı… Ve iki genç, kendilerini sürpriz bir girişle, bu garip oyunun içinde buluverdi.
(Tanıtım Bülteninden)
Öncelikle size biraz olsun kitabımızın kapağından söz etmek istiyoruz. Google amca sağolsun, onun sayesinde kapağın orjinal resmini bulduk ve keşke dedik bu haliyle kullanılsaydı. Gerçekten harika bir konseptle mükemmel bir kapak elde edilebilirdi. Kapağın kitap ile alakasız olduğunu iddia etmesek de kesinlikle tam bir hayal kırıklığı... Tabi bunda Mendirek Yayınları'nın yeni bir yayınevi olmasının da payı yok değil. Zaman içerisinde tecrübe kazanmış olsalar da keşke diyoruz ilk kitaplarına daha da özen gösterselerdi...
Maalesef bir kalbimiz burada gidiyor. Çünkü kapak bir kitabın ilk pazarlama aşamasıdır. İçeriği bilmediğimiz halde sırf kapağına bakarak kitap aldığımız -çoğu zaman- düşünülürse kesinlikle yeni baskılarda yeni bir tasarımla piyasaya sürülmesi taraftarıyız.
Bir diğer hayal kırıklığı da edisyon aşaması... Maalesef son dönemlerde Türk yazarların kitaplarındaki bu edisyon eksikliği biz okurların canını fena halde sıkıyor. Tabi bir de şu var. Bu konu hakkında daha önce bir çok yorum gördük ve sanıyoruz ki yazar ve editör arasındaki koordinasyonda bir sıkıntı oluşmuş durumda ve yine altını çiziyoruz naçizane, yeni baskısında muhakkak bir kere daha elden geçirilmeli ÇAT KAPI ve üzülerek söylüyoruz ki buradan da bir kalp gidiyor...
Gelelim kitabımıza...
Tuana Kayıkçı hemen hemen hepimizin sevebileceği harika bir kadın karakter. Annesinin ölümünün ardından kendini dünyadan soyutlanmış, erkek Fatma gibi ortalıklarda geziyor, bedeninin, güzelliğinin bile farkında değil. Tam da güzelliğini farkettiği bir sahne var ki o sayfaları okurken iddia ediyoruz keyfinize diyecek olmayacak. Zaten İlker Harmanoğlu'na da orada yakalanıyor ve çatışmalar başlıyor.
İlker Harmanoğlu yaralı bir erkek. İçindeki çocuk hiç büyümemiş ama o bunu inkar ediyor. Babasının istediği ve beklediği gibi duygusuz, ketum ve sert bir erkek oluyor. Biz kadınların tabiri ile odunun ve öküzün karekökü :))))
Hikayemiz o kadar tatlı bir tempoda ilerliyor ki bazen zamanı durdurmak ve o sahneleri doyasıya yaşama istiyorsunuz. İşte tam da burada keşke biraz daha detaylı bir şekilde anlatsaydı Esra Gün dedik. Diyaloglar tam kıvamındaydı. Hikayenin akışı, replikler harikaydı. Yalnız betimlemelere fazla yer verilmemiş olması dikkatimizden kaçmadı. Bunun yanı sıra duygu yoğunluklarının havada kaldığı noktalar vardı. Yazarımızın bir miktar daha kelime dağarcığını kullanması taraftarıyız. Yer yer öyle güzel kelimelere rastgeldik ki keşke bu harika kelimeler kitabın dört bir yanında olsaydı da tadına tat katsaydı dedik.
Tatsız bir şekilde tanışan Tuana ve İlker, hikayemiz ilerledikçe aynı ortamda çalışmaya başlıyor. Bu sahnelerde Tuana'nın iç güdülerine hayran kalmamak elde değil. Gerçekten iyiyle kötüyü ayırma konusunda muazzam başarılı genç bir kız. Ve İlker Harmanoğlu'nun bilmediği bir yeteneğe sahip... Spoi olmasın diye burada açık etmeyeceğiz. Bu yeteneğe yazarımızın ikinci kitabında yer vereceğini umuyoruz ;)))
Gelelim İlker Harmanoğlu'na...
Öküz, odun falan dedik ama tam bir erkek aslında... Sebepsiz kıskançlıkları, Tuana'yı bulduğu her yerde ortada adı konmuş birşey yokken devamlı sıkıştırması, duygularını inkar etmesi, Tuana'ya ön yargılı davranışları sizi çileden çıkarsa da aslında onun da kendine göre sebepleri var... Dedik ya yaralı ve çocuk ruhlu bir erkek...
Esra Gün'ü ilk kitabı olmasına rağmen okuru keyifli bir romantik komediye davet ettiği için kutluyor ve yazarlık hayatında başarılar diliyoruz.
Esra Gün- Çat Kapı Puanımız; 5 üzerinden 2,5